YAZAR AYSUN YAMAN NACARFIRAT'IN SON KİTABI CAMDAN AT

Aynı zamanda Jeoloji Mühendisi de olan Yazar Aysun Yaman Nacarfırat ile baskıdan çıkan son kitabı "Camdan At" ve yazarlık süreci hakkında ki keyifli röportajımız tüm detaylarıyla haber metnimizde.

Sanat Yayın: 19 Ağustos 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 19.08.2024 13:35:00
Editör - Ali Hikmet VARHAN
Okuma Süresi: 14 dk.
430 okunma
Google News

HABERDESİFRE.COM | ÖZEL RÖPORTAJ - ALİ HİKMET VARHAN 

İzmir Yazarlar Kooperatifi (İZYAKO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Jeoloji Mühendisi ve Yazar Aysun Yaman Nacarfırat'la yaptığımız keyifli ve etkili röportajımızı haberdesifre.com okuyucuları ile buluşturmaktan seviinç duymaktayız...

 

Aysun Hanım Röportajımıza başlarken sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Uşak-Eşmeliyim. Kendimi bildim bileli doğa aşığıyım.  Bu duygum, zamanla yerkabuğunu araştırma merakına dönüştü ve Jeoloji Mühendisi oldum.

 

İlk satın alıp okuduğunuz kitap neydi?

Ömer Seyfettin’in “Kaşağı” adlı kitabı diye hatırlıyorum. 

 

Neden o kitabı almıştınız? Kendiniz mi seçmiştiniz, bir başkası mı?

O dönem Bursa’da yaşıyorduk. Bursa Osmangazi İlkokulu öğretmenim İlhan Şenol ödev olarak vermişti. O vesileyle ilk kitabımı almıştım.

 

O kitap hala duruyor mu kütüphanenizde?

Hatırası olan en ufak bir şeyi dahi saklarım. Bu kitabım maalesef yok, siz sorunca da üzüldüm niye saklamadım ki?!

 

Çocukluğunuzda kitapla ilişkiniz nasıldı? Kitap edinmek zor muydu, bulması ya da satın alması?

Çocukluğumda kitap okumaktan sıkılırdım. Hep yarım bırakırdım. Bu eksikliğimin farkındaydım. Aslında kendime de kızardım. Bu bir ödevse mecbur okurdum. Liseden sonra okumaya daha fazla yoğunlaştım. Evet çocukluğumuzda kitaba ulaşmak zordu. Çünkü kitap satışı yapan yerler ya çok az ya da çok uzaktı. Çocukluğumuzda biz o kitap açlığını il halk kütüphanelerine gidip okuyarak ya da gezici kütüphanelerden ödünç kitap alarak kapatırdık. Bugün ise kitaba başta internetten olmak üzere, birçok yayınevi ve kitapçılardan ulaşabiliyoruz. Ama gelin görün ki kitap fiyatları cep yakıyor. Haliyle insanlar kitap edinemiyorlar. Şimdi ise gençler daha çok kitap kafelerde, kütüphanelerden kitap ediniyor. Bu yerlere gitmeye vakti olmayanlar ise maalesef ya korsan kitaplar alıyor ya da kitabın pdf formatını indirip okuyarak ihtiyaçlarını gideriyorlar.

 

Okuyucu olarak katıldığınız ilk kitap fuarını hatırlıyor musunuz? Neler yaşamış, neler hissetmiştiniz?

İlk kitabım “Fesleğenim Fısıldıyor” 2018 yılında çıktı. Kitaplar toplu olarak eve geldi. Koca bir dağ olarak karşımdaydı. “Bu kadar kitapla ben şimdi ne yapacağım?” diyerek bir boşluğa düşmüştüm. Yayınevi ile yaptığım görüşmede bana yardımcı olamayacaklarını söylediler. Eyvah eyvah! dedim. Edebiyat dünyası ile hiçbir bağlantım yok. Kitaplarımla okurları nasıl buluştururum hiç bilmiyorum. Düşündüm “Derneklerden yardım istesem, bir imza günü talep etsem acaba sonuç alır mıyım?” dedim. İzmir’de memleketlim olan Mehmet Ali Terziler’in öncülüğün de Uşak /Takmak ilçesi halkının açtığı Takmakalılar Derneği vardır. Aklıma ilk burası geldi. Başkanla görüştüm bana bir imza etkinliği planlamaya karar verdik. Buradan kendisine selam gönderiyorum. Çok büyük desteğini gördüm. Başkan’ın tanıdığı Uşaklı yazarları da bu etkinlikte buluşturması ile etkinlik çok daha zengin bir hal almıştı. Benim yazarlık yolculuğum da ilk bu şekilde başlamış oldu. Yani ilk olarak Takmaklılar Derneğinin etkinliğin de kitaplarımı okurlara imzaladım.

 

Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?

İlkokuldan, üniversite 1. Sınıfa kadar günlük tuttum. Hala da duruyor o günlüklerim. Çocukluğumda, Küçük Ev diye bir dizi vardı. Bizim kuşak çok iyi bilir. Orada diziyi anlatan çocuk karakter günlük yazardı. Dizinin sonunda o günü özetlerdi. Çok etkilenirdim bu günlük yazmasından. Özendim ben de başladım yazmaya. Sanırım yazarlığa adımım küçük yaşlarda oldu. Ama asıl yazmaya birazdan anlatacağım, “Fesleğenim Fısıldıyor” adlı kitabımla başladım.

 

“Fesleğenim Fısıldıyor” adlı ilk kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?

2015 yılı Ramazan bayramıydı. Kalabalık ailem ile bahçemde oturmuş sohbet ediyorduk. Masa da duran fesleğeni derin derin kokladım. Aklıma birden çocukluğum, anneannem, babaannem, dedelerim ve ben de iz bırakan büyüklerim geldi. Eşme’nin evlerinde, bahçelerinde dolu fesleğen olur. Anneannem, babaannem hep başörtülerine ya da atlet içlerine koyarlardı fesleğeni. Ben de onlara sarıldığımda bu kokuyu duyardım. Kokunun hafızası varmış Ali Bey. O gün Fesleğeni kokladıktan sonra aileme döndüm “Ben kitap yazacağım canlar. Çünkü bu fesleğen ruhuma bir şeyler fısıldadı” bir anda ağzımdan bu cümle çıktı. Üç yıl sonra “ Fesleğenim Fısıldıyor” adı ile kitabım çıkmış oldu.

Yazma süreci oldukça sancılı oldu. Biliyor musunuz? Bir biyografi–otobiyografi bir yazarın ilk kitabı olamamalıymış. Çok yordu beni. Elbette yorgunluğuma değdi. Ancak yazarın belli bir birikim, tecrübe edindikten sonra, bu türü yazması daha kolay olurmuş. Bunu iyi anladım. Yayınevinin kitabı iyi kontrol etmemesi, sonradan bazı anlam-yazım-imla hatalarını fark ettiğim de ise kitap çoktan çıkmıştı. Üstelik defalarca kontrol ettiğim halde (çok üzüldüğüm bir konudur).  Kitabın 1.baskısını 2022 de tüketebildim. Pandeminin olumsuzlukları tabi ki bizleri de etkiledi. 2023 de içime sinen doğru hali ile 2. Baskısı çıktı.

Yazarken, düzenli memur mesaisi gibi klavyemin başına oturmam. Canım yazmak istediği zaman otururum. Bazen 1 ay her gün aralıksız yazarım. Bazen de 2 ay hiç yazmayıp sonrasında bir iki gün ara ile yazarım. Ruh halime, ilhamıma göredir ilerleyişim. Bir rutinim yok. Ancak mümkün olduğu kadar doğada yazmayı tercih ederim.

 

Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?

Yayınevlerine kendim ücret vererek kitaplarımı bastırıyorum. Telifle kitap basımım olmadı. İlk çıkan kitabım da Ankara da bir yayınevi tarafından oldu. Kitabımın bir tanıtımı olur,  fuar etkinliklerinde yer alırım diye tahmin ediyordum. Ancak hiçbir şey yapılmadı. Bu benim için büyük bir hüsran oldu. Sonra 2019 yılında şu anda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’nı yaptığım ‘İzmir Yazarlar Kooperatifi’ni kurduk. Kurucusu Erdoğan Baysal’dır. Değerli abimizi maalesef iki yıl önce kaybettik. Kooperatifin kurulma amacı bizim gibi benzer sıkıntıları olan yazarların kitaplarının etkinlikler planlanarak tanıtımlarının yapılması ve satışlarının gerçekleştirilmesiydi. Kısa zamanda Yayınevini de kurduk. Böylelikle kooperatif ortağı yazarlarımız ve bizim yayınevimizden kitabı çıksın, çıkmasın dışarıdan gelen konuk yazarlar piyasanın en yüksek telifini almalarından dolayı oldukça memnunlar. Aynı zamanda kitap fiyatlarımız okuyucuya en ekonomik şekilde sunuluyor. Kurucu ortaklar olarak toplam sekiz yazar ile kooperatif kuruldu. Yönetim Kurulu Başkanımız Serkan Esen ve Yönetim Kurulu Muhasıp Üye Ayşe Manav’dır. Şu an toplam da 29 yazara ulaştık.

 

İlk kitabınız raflarda yerini aldıktan sonra hissettiğiniz duyguları aktarır mısınız?

Önce biraz korktum. “Ne olacak acaba?” dedim. Bana göre bir belirsizliğin içindeydim. Yazma tutkuma engel olamamıştım. İyi mi yapmıştım? O günler de böyle bir boşluğa kapılmıştım. İyi ki ilk kitabım “Fesleğenim Fısıldıyor” u yazmışım. İZYAKO gibi bir şansı ben bu kitap sayesinde yakaladım. Bundan sonra kendime olan güvenim çelik kadar sağlamlaştı.

 

Gösterilen ilgi sizi tatmin etti mi?

Evet, ilk 2 kitabım için normal diyebilirim. Ancak “Miss Amber Pansiyonu” ve daha yeni çıkan çocuk kitabım “Camdan At” oldukça ilgi gördü.

 

İlk kitabınızdan sonra çıkardığınız kitaplar hakkında da bilgi verir misiniz?

İkinci kitabım ‘Bir Dolunay Rüyası’ şiirlerimden oluşuyor. Bu şiirlerin yüzde 80’nini Dolunay zamanlarında yazdım. Hala da ufak ufak yazdıklarım oluyor. Bu kitapta 3 adet deneme yazım da mevcut. Güzel, keyifli ve herkesin “İşte bu ben” diyebileceği şiirlerimden oluşan bir kitap.

Üçüncü kitabım “Miss Amber Pansiyonu” Bir savcı-bir pansiyon- arazi mafyaları ve tabi ki bu kadar kaosu aşkla yumuşatmak gerek dedim ve aşk temalı. Neredeyse unutulmaya yüz tutan o sıcacık anneanne torun ilişkisini de işlemek istedim. Aile birliğinin önemine değinmek istedim. O günü ve 3 ay öncesini geriye alarak anlattığım romanım yer yer ağır duygusallığı da içeriyor. Çok akıcı, sonunu merak ettiğiniz için garanti veriyorum sizi uykusuz bırakacak bir kitap.

 

Son çıkardığınız kitabınız ‘ CAMDAN AT’  çıkış öyküsünü anlatır mısınız? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti?

Çocuk kitabı yazmayı her zaman istemişimdir. Ama o roman gibi şiir gibi değil. Bana göre çok ağır sorumluluğu var. Daha henüz şekillenmemiş o pırıl pırıl belleklerde iz bırakmak için yazıyorsunuz. Kolay mı? Benim için asla kolay olmadı. İçime sinmesi ancak Psikolog onaylı olması ile mümkündü. İlmine, bilgisine çok güvendiğim Psikolog İlkay Uysal Hanım’ın değerlendirmeleri sonrası kitabıma start verdim. Buradan kendisine selam ve saygılarımı gönderiyorum.

Ben İzmir Bayraklı Depremini yaşamış ve binanın ağır hasarlı olması nedeni ile eşyalı yıkımın gerçekleştiği bir depremzedeyim. Zor günlerdi. Geçen yıl “çocuklara bunu anlatmanın bir yolu olmalı” düşüncesinden yola çıkarak kitabı hikâyeleştirdim. 5-9 yaş aralığına uygun bir kitap. Şimdinin çocukları geleceğin İnşaat, Jeoloji, Jeofizik Mühendisleri, Şehir Bölge Planlamacıları, Mimarları olacaklar. Ve ileride bizlerin kaderlerini etkileyecek imza yetkileri olan yöneticileri olacaklar. Tüm bunları düşününce onlara bundan sonraki depremlerde daha bilinçli olmaları için, geç kalınan bu konuyu mesleğim gereği mutlaka işlemeliydim. Bunu ‘Sosyal Sorumluluk Projesi’ olarak gördüm. Bu mesele çok derin ve çocukluktan itibaren anlatmanın şart olduğunu düşündüm.

 

Yazar olarak katıldığınız ilk fuarı hatırlıyor musunuz?

2021 yılının eylül ayıydı “Bornova Kitap Fuarı” na katılmıştım. Pandemi sonrası açılan ilk fuardı.

 

 

Yazar ve okuyucu olarak fuara katılmanın farklılıkları üzerine neler söylersiniz?

Fuarlarda okuyucu olarak katıldığımda elime alıp dokunduğum kitabın kahramanı ile karşı karşıya gelmek bana büyük heyecan veriyordu. Kitap da olan tüm kelimeler ve cümlelerin sahibi karşımda duruyordu. Benim için inanılmaz bir duyguydu. O yüzden kitaplarını yazan yazarları görünce gözümde devleşirlerdi.

Fuarlarda şimdi yazar olarak katılmaktayım. Eski fuarlarda olduğu gibi kitaba ve yazarlara olan ilginin git gide azaldığını görüyorum. Özellikle 4-5 senedir bu böyle. Elbette bunun altında yatan sebep her konu da olduğu gibi ekonomik sebepler. Ali Bey, artık ne eskisi gibi yazarlar sıklıkla kitap çıkarabiliyor, ne de okurlar kolaylıkla kitap alabiliyor.

 

Son sorumuz olarak yazar adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?

Doğru yayınevleri ile çalışsınlar. Mutlaka çok iyi araştırsınlar. Yazarın tanıtılması, kitaplarının tanıtılması ve verilen telif çok önemli. Biz İzmir Yazarlar Kooperatifi olarak bu anlamda çok işler başardık. Gelen yazarlarımızla güzel işlere imza atıyoruz. Bu anlamda kitap çıkaracak olan yazarlar ister bizim yayınevimiz, ister başka yayınevinden kitaplarını çıkarsınlar her zaman bizlere ulaşabilirler. Sormak istedikleri her soruyu danışabilirler. Bu arada İzyako Instagram sayfamızda 2 haftada bir her çarşamba İzmir Yazarlar Kooperatifinin (İZYAKO) hazırlayıp sunduğu, moderatörlüğünü benim yaptığım ‘Seninle Otuz Dakika’ programımız yer almakta. Okurlar ile yazarlarımızı buluşturmaktayız. Otuz dakikalık programımız yoğun ilgi görmekte. Zaman zaman dışarıdan da yazarlarımızı konuk alıyoruz. İzyako adı altında Facebook, Instagram ve X hesabımız bulunmakta. Kooperatifimiz ile ilgili gelişmeleri buradan takip edebilirler. Yayınımızda, yeni yazarların kitaplarının tanıtılması okurlarda etkileşimi artırmaktadır.

Benim de tüm kitaplarımı okurlar Instagram @20paradise22 hesabından takip edebilirler.

Bu keyifli söyleşiniz için asıl ben teşekkür ediyorum Ali Bey. Sizler aracılığı ile kitleler de okumak-yazmak adına bir farkındalık oluşturabildiysem ne mutlu bana.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.