DELİLİĞE GİDEN İNCE ÇİZGİ
İnsan belirli bir yaşa geldikten sonra hayatını sorgulamaya başlıyor. Nerelerde yanlışlar yaptım, nerelerde yanlış kararlar aldım diyor kendi kendine. Aslında bu hesaplaşmalarında ardı arkası kesilmiyor...
Seliz ARAY
-DELİLİĞE GİDEN İNCE ÇİZGİ
İnsan belirli bir yaşa geldikten sonra hayatını sorgulamaya başlıyor. Nerelerde yanlışlar yaptım, nerelerde yanlış kararlar aldım diyor kendi kendine. Aslında bu hesaplaşmalarında ardı arkası kesilmiyor. Hayatında bir şeyler ters gitmeye başladığı anda sorgulamalarda başlıyor. Bunlar belirli yaştan sonra oluyor. Gençken böyle şeyleri çok umursamıyorsun zaten, hayat o kadar güzel ve eğlenceli geliyor ki kendine yatırım yapmaktansa her anın tadını çıkarmaya çalışıyorsun. Delikanlı derler ya genç erkeklere hah işte tam da öyle oluyorsun. Kanın deli akıyor, her şey o kadar basit geliyor ki sana o zamanlarda o yüzden asla ilerisini düşünmüyorsun. Hayata bir defa geldim ne olacak ya diyerek yaşıyorsun o yıllarını. Öyle deli dolu yaşıyorsun ama bir yandan da çevrendekilerin ne diyeceği korkusu oluyor içinde. Başkalarının düşüncelerini aşırı önemsiyorsun. Bende öyleydi en azından. Yani aman herkes bana iyi insan desin, aman herkes beni sevsin falan derdim. Herkesi mutlu etmeye çalışır ve arkadaş çevreme asla hayır diyemezdim. Aman maksat kırılmasınlar. Annemle kavga edeceğimi bilsem çıkardım dışarıya, arkadaşlar önemliydi tabi ne yapardım ben onlarsız değil mi? Sonra zaman geçtikçe bunu yapanın sadece ben olduğumu fark ettim. Yani bir plan vardı ortada birinin annesi ile bir işi vardı, biri halsizdi ve hatta bir gün biri canı istemediğini söyleyerek gelmedi buluşmaya. O gün baktım ki sadece ben yırtınıyordum arkadaşlarım için. Sonrasında değişimim başladı. Artık önemli olan bendim, bunu anlamıştım. Bunu anladığımda 30’lu yaşlarıma gelmiştim ama zaten. 30’lu yaşlar aslında gerçekten bir kadının dönüm noktası gibidir. Artık hayatı biraz görmüş, insanları tanımış ve kendini keşfetmiş oluyorsun. Aslında tam da kendini keşfetmiş olmuyorsun ama ne istediğini daha iyi biliyorsun. Mesela eskiden olmayacağını bile bile sadece eğlenceli vakit geçiriyorum diye yürüttüğüm ilişkilerim olmuştu. Fakat artık sadece eğlenceli olmanın yetmediğini fark ettim. Önemli olan kafa yapının uyuşması ve birlikte bir ömür geçirip geçiremeyecek olmandı. Bakmayın bana evlilik meraklısı bir kadın değilim fakat bunun içinde günü birlik ilişkiler yaşayacak bir kadın da değilim. Artık bütün her şeyi enine boyuna düşünmeye başladım. Gördüğüm sonuç beni çok korkuttu aslında. Gerçekten bir ömür geçirmeye layık hiç kimse yoktu. Benim aradığım kusursuzluk gibi bir şeydi ve gerçek dünyada böyle bir insan da yoktu. Ve o zaman karar verdim, birini aramayı bırakacaktım. Mutlu olmak için bir insana, bir erkeğe ya da bir ilişkiye ihtiyacım yoktu. Ben kendi içimde mutlu olmalıydım. Evdeyken, işteyken, yürürken, uyurken… Ben mutluluğu kendime bağlamalıydım ve de öyle yaptım. Elimdeki küçük şeylerle bile mutlu olmayı öğrendim. Yani akşamları yatağımda uyuduğum için, sabahları kahvemi içebildiğim için, bir işim olduğu için, evime yürüyerek gidebildiğim için, beni merak eden arkadaşlarım olduğu için, sevgi dolu bir ailem olduğu için… Mutlu olacak o kadar çok sebep vardı ki. Düşünsenize gözlerinizin görmediğini ve sonrasında bir gün görmeye başladığınızı. Bu size inanılmaz bir mutluluk vermeyecek mi? Peki neden normalde görüyor olduğumuz için mutlu olmuyoruz? İlla bir şeyleri kayıp mı etmemiz lazım kıymetini anlamak için? Bayramın ikinci günü denize gittik ailem ile birlikte. Orda biraz fazla yanmışız annemle ve yaklaşık 4 gün boyunca otururken bile canımız yandı. Kolumu kaldırırken sırtım acıyordu. Ve ben öncesinde bedenimi hareket ettirebildiğim için mutlu olup şükrettiğimi hatırlamıyorum. Fakat şimdi şükrediyorum ve bunun için çok mutluyum.
İşte bende bu aralar bu hesaplaşmaları yaşıyorum. Zamanında aldığım yanlış kararların cezasını çekiyor gibiyim. Kırdığım kalpler ya da kalbimi kıranlar hiç fark etmez. Sonuçta bir şeylerin bedelleri her zaman ödenir. Benim de amacım bundan sonraki hayatımda sadece mutluluklar olmasını sağlamak. O yüzden kendimi kapattım, hattımı değiştirdim. Ve inanın böyle olunca insanın kafası çok rahat oluyor. Geçmişle hesaplaşırken sadece yapmamız gereken şey bahanelerden kaçmak. Gerçekten hatamız varsa onu kabullenmek ve dönüştürmek. İnsanın kaçamadığı tek yer vicdanıdır derler, çok doğru bir söz. O yüzden bu hesaplaşmalar acı da olsa üstümüzden bütün yükleri kaldırarak daha mutlu yarınlarımızın olmasını sağlayacak. Bir de son olarak söylemek istediğim şey aynı hatayı tekrar tekrar yapmamak gerekiyor. Yani evet, bir defa yaptın bu karşının hatası, ikinci defa yaptın bu senin hatan ve bunu üçüncü kez yaparsan bu artık aptallık oluyor. O yüzden yaşadıklarımızdan ders alarak devam etmeliyiz.
Unutmayın aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar beklemek deliliktir. Tamam, hepimiz biraz deliyiz ama sonuca ulaşacak farklı yollar deneyelim.
Sevgi ve umutla...